BAĞIMSIZ BASIN PLATFORMU. KÜLTÜR, SANAT VE GÜNCEL GELİŞMELER.

The Godfather: Baba ve Oğlun Kader Düğümü

Sinema tarihinin en ikonik yapımlarından ‘The Godfather’, yalnızca bir mafya filmi değil; ‘suskunluğun şiiri, otoritenin trajedisi’ ve aile olmanın ağır yüküdür.  

Francis Ford Coppola’nın başyapıtı, izleyiciyi loş bir ev sıcaklığına davet eder. Karanlık sinematografisi samimidir; sıkışmış hissettirmez, kaderin gölgesinde bir sığınak sunar. Belki de bu yüzden, neden bu kadar sevdiğimizi tam anlayamadan derimize işler.  

Babanın Paradoksu

Vito Corleone, gücün ardındaki kırılganlığı temsil eder. Otoritesinin altında, kaybetme korkusuyla en sevdiklerini uzaklaştıran bir baba yatar. İronik olan, onu korumak için çabaladığı oğlunun yavaşça kendi yansımasına dönüşmesi ve en büyük korkusu olan yalnızlığı yaşamasıdır.  

Seçimler ve Sonlar

The Godfather, ‘”seçmek zorunda olduklarımız” ile “seçmek istediklerimiz” arasındaki çatışmadır. Michael’ın trajedisi, “istediği hayat” ile “ona biçilen rol” arasında sıkışmasıdır. Filmin dehası, kaçınılmaz sonu baştan hissettirmesinde yatar: Her şey döner dolaşır, bir babanın kurduğu imparatorluk, oğlunu yalnız ölüme mahkûm eder.  

‘Çünkü Godfather, hepimizin hikâyesidir.’

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer İçerikler
Devamını Oku

“İçimdeki Fırtına”: Bir Aşk Hikâyesi 

"İçimdeki Fırtına"nın Hikâyesi 1977'nin fırtınalı bir Londra gecesinde, genç müzisyen Melih Kibar içindeki duyguları piyanoda melodiye döker. Bestelediği bu eseri İstanbul'daki sevgilisi Çiğdem Talu'ya gönderir. Çiğdem'in besteye yazdığı sözler ve şarkıya verdiği "İçimdeki Fırtına" ismi, aşkın mesafelere meydan okuyan gücünü kanıtlar. Erol Evgin'in sesiyle ölümsüzleşen bu şarkı, kalplerin nasıl aynı ritimde atabildiğinin dokunaklı bir hatırlatıcısıdır.