BAĞIMSIZ BASIN PLATFORMU. KÜLTÜR, SANAT VE GÜNCEL GELİŞMELER.

Spotify Algoritmasına Takılıp Kalmak — Ruhumuz Çalma Listelerinde Saklı mı?

Günün birinde Spotify’ın seni senden iyi tanıdığına inanmaya başladığın an, artık algoritmanın değil, duygularının algoritmik hale geldiğini fark edersin.
Her hafta yenilenen “Discover Weekly” listesi, geçmişte açıp kapattığın yaraların yankısıyla doludur. Sen fark etmeden seni sen yapan şarkıları birer birer rafına dizer.

Ama soralım:
Gerçekten senin mi bu liste?
Yoksa dijital bir tahmin makinesinin sunduğu müzikal illüzyonda mı sıkışıp kaldın?

Müzik Tercihi mi, Veri Analizi mi?

Eskiden kaset doldururduk. Her bir parça bilinçli bir seçimin, bir duygunun, bir mevsimin parçasıydı.
Şimdi ise çalma listeleri otomatik doğuyor.
“Dinleme geçmişine göre sana uygun.”
“Benzer kullanıcıların sevdiği…”
Yani sen değilsin; sana benzeyenlerin kolajından ibaret bir hayalet seçiyor artık senin adına.

Spotify, sadece neyi dinlediğini değil, ne zaman, kaç dakika, hangi ruh halinde dinlediğini de biliyor.
Sabah işe giderken seçtiğin “indie melancholia” listesi, senin yeni hayat manifeston olabilir ama aynı zamanda algoritmanın veri setine işlenmiş bir alışkanlık.
Bu hâl, özgürlük mü?
Yoksa önerilen şeyleri sevmeye alışmak mı?

Algoritmik Kapan: Konfor Alanı Gibi Görünen Kafes

Algoritma seni mutlu etmek için değil, seni içeride tutmak için var.
Ve bir süre sonra, yeni sesleri değil, sadece daha önce duyduğun şeylerin versiyonlarını öneriyor.
Gelişim değil tekrar.
Keşif değil konfor.

“Bu şarkı sana çok uygun!”
Belki de değil.
Belki de sen yeni bir şeye açıksın.
Ama algoritma seni “tanıdığı” için yenilikten korkuyor.
Sana en çok dinlediğin acını hatırlatan melodiyi vermeye devam ediyor.

Müzik Ruhun Gıdasıysa, Bu Menüde Seçme Şansımız Var mı?

Ruhun bazen ağlamak ister ama algoritma hep orta tempoda kalmak ister.
Çünkü istikrarlı bir kullanıcı, duygusal dalgalanmalardan daha kıymetlidir sistem için.
Bir kaybın ardından dinlediğin o tek şarkı, algoritmanın senin depresyonda olduğunu sanmasına yetebilir.
Oysa sen sadece hatırlamak istemişsindir.
Sadece bir defa.

Ama Spotify bunu bilmez.
Sana her sabah o şarkıyı tekrar fısıldar.
“Bu senin şarkın.”

Dinlemek mi, Dinlenmek mi?

Artık soru şu:
Müzik bizi rahatlatıyor mu, yoksa yerine sabitliyor mu?

Spotify seni seninle buluşturduğunu söylerken aslında seni kendi veri gölgesine dönüştürüyor olabilir mi?
Ruhumuz çalma listelerinde saklı değil…
Belki de algoritmanın henüz ulaşamadığı bir sessizlikte gizli.

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer İçerikler
Devamını Oku

“İçimdeki Fırtına”: Bir Aşk Hikâyesi 

"İçimdeki Fırtına"nın Hikâyesi 1977'nin fırtınalı bir Londra gecesinde, genç müzisyen Melih Kibar içindeki duyguları piyanoda melodiye döker. Bestelediği bu eseri İstanbul'daki sevgilisi Çiğdem Talu'ya gönderir. Çiğdem'in besteye yazdığı sözler ve şarkıya verdiği "İçimdeki Fırtına" ismi, aşkın mesafelere meydan okuyan gücünü kanıtlar. Erol Evgin'in sesiyle ölümsüzleşen bu şarkı, kalplerin nasıl aynı ritimde atabildiğinin dokunaklı bir hatırlatıcısıdır.