BAĞIMSIZ BASIN PLATFORMU. KÜLTÜR, SANAT VE GÜNCEL GELİŞMELER.

Sevmek Zamanı Üzerinden Duygusal Kaçışlar

“Estetik Aşkın Tehlikesi: Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı Üzerinden Duygusal Kaçışlar”

Metin Erksan’ın 1970 tarihli kült filmi Sevmek Zamanı, yalnızca Türk sinemasında değil, dünya sinema tarihinde de benzersiz bir yer işgal eder. Filmdeki en çarpıcı anlardan biri, Halil’in Meral’e söylediği şu sözlerle başlar:

“Resmin sen değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum.”

Bu replik, yalnızca Halil’in ruh hâlini değil, insanın idealleştirme eğilimini ve gerçeklikle kurduğu çatışmalı ilişkiyi de gözler önüne serer. Bu yazıda, estetik bir aşk anlayışı ile gerçek insan ilişkisi arasındaki bu dramatik farkı, sinema dili ve felsefi bir okuma üzerinden irdeleyelim.

Halil’in Aşkı: Bir Temsile Duyulan Tutku

Metin Erksan: Sevmek Zamanı

Halil, gerçek bir insana değil, onun bir temsiline âşıktır: duvarda asılı bir resim. Bu durum ilk bakışta saçma ya da saplantılı gibi görünse de, özünde oldukça tanıdıktır. Hepimiz, sevdiğimiz insanı zihnimizde yeniden inşa ederiz. Onu, bizim dünyamıza ait bir şey haline getiririz.

Halil’in sözlerinde bu açıkça görülür:

“Resmin benim dünyama ait bir şey.”

Yani Halil, Meral’i kendi hayal gücünde idealize ettiği haliyle seviyor. Resimdeki Meral, konuşmuyor, yargılamıyor, terk etmiyor. Oysa gerçek Meral, duygulara, karar değiştirmelere, öfkeye ve ihtimallere sahip.

Bu da bizi temel soruya götürüyor:

Gerçek bir kişiyi sevmek mi daha zor, yoksa onun hayalini mi?

Estetik Aşk: Tehlikeli Bir Güzellik

Halil’in yaşadığı aşk, aslında bir estetik deneyimdir. Resimdeki Meral, güzel bir kompozisyondur. İzleyenin zihninde bir duygulanım yaratır. Ancak bu duygulanım karşılıksızdır, çünkü sabittir.

Bu, antik Yunan’dan beri tartışılan bir meseledir:
İdeal olanla gerçek olan arasındaki kopuş.
Platon’un idealar kuramını hatırlayalım: Gördüğümüz her şeyin “kusurlu bir yansıması” vardır. Halil için de Meral’in kendisi değil, onun yansıması daha kıymetlidir — çünkü o bozulmaz, değişmez, kırmaz.

Ama gerçeklik değişkendir. Ve değişken şeyler, hayal kırıklığı yaratır.

Meral’in Çıkışı: Gerçekliğin Direnişi

Meral’in tepkisi, Halil’in bu idealize edilmiş dünyasına bir darbedir:

“Resmin benim resmim. İşte ben de buradayım, söyleyeceklerini dinlemeye geldim.”

Meral gerçek hayatta bir kadındır: düşünen, sorgulayan, sevilen olmak isteyen biri. Onun oradaki varlığı Halil’in inşa ettiği duygusal mabedi tehdit eder.

Bu durum, insan ilişkilerindeki kırılmaları yansıtır. Birine âşık olmakla, o aşkın karşılıklı yaşanması arasında büyük farklar vardır. Ve çoğu zaman, gerçek kişi hayal edilen kişiyi yerinden eder.

Aşkın Metafiziği: Korku, Güvence ve Kontrol

Halil’in şu cümlesi her şeyi özetler:

“Bu korku, sevdiğim bir şeye ebediyen sahip olmak için çekilen bir korku.”

O, resme sahip olarak aşkını dondurmuştur. Zamanla değişmeyecek, terk etmeyecek, yanlış bir cümle kurmayacaktır. Resim, onun “kontrol ettiği bir aşk”tır. Halbuki gerçek bir ilişki kontrol edilemez. Ve bu da büyük bir korku doğurur.

İnsanların idealize ettikleri kişilere veya objelere duydukları aşkın altında yatan şey çoğu zaman bu kontrol arzusudur. Gerçek birine âşık olmak, risk almaktır. Kalp kırıklığı, terk edilme, aldatılma, yetersizlik korkusu da bununla birlikte gelir.

Peki ya Biz?

Bu sahne yalnızca sinemasal bir kurgu değil. Bugün dijital çağda, sosyal medyada beğendiğimiz yüzler, takip ettiğimiz hesaplar, konuşmadan sevdiğimiz figürler… Tüm bunlar Halil’in resme âşık olmasından çok farklı değil.

Görüntüye, dışa, temsil edene âşık oluyoruz. Gerçeği tanımadan. Belki de tanımaktan korkarak.

Sevmek Zamanı, yalnızca bir aşk filmi değil; insanın kendine bile itiraf edemediği duyguların filmidir. Halil’in resme duyduğu aşk, bir bakıma herkesin içinde taşıdığı “güvenli aşk” ihtiyacını simgeler.

Ancak gerçek aşk, resim değildir. Gerçek aşk, konuşur, değişir, tartışır, uzaklaşır, yaklaşır. Ve belki de bu yüzden değerlidir.

Total
0
Shares
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer İçerikler
Devamını Oku

Dogtooth İncelemesi

Totaliter Bir Mikrokozmos: Dogtooth, dış dünya ile hiçbir teması olmayan üç çocuğun hikâyesini anlatır. Bu çocuklar, anne-babaları tarafından…