”Hikayesi olan şarkılar”
Bu, hissetmeyi unuttuğumuz günlerde, aramızdaki mesafelere rağmen birbirine deli gibi âşık iki ruhun, kalplerinin aynı ritimde attığının kanıtıdır.
Yıl 1977, kıyamet gibi fırtınalı bir Londra gecesi… Orada bir yabancı var: Başrolümüz Melih Kibar. Fırtınanın şiddetinden uykusu tutmayan Melih, tedirginliğine dayanamayıp nefes almak için odasından çıkar. Gecenin karanlığında koridorlarda dolaşmaya başlar. Sanki onun nefes almasını sağlamak için oraya yerleştirilmiş bir piyanoya çarpar. O anki korkusunu bastırmak için piyanonun başına oturur ve içindeki hislerini melodiye döker.
Aklına kayıt cihazı gelir. Fırtına dinmeden hızlıca odasından kayıt cihazını alır ve çaldıklarını kaydetmeye başlar. O an yaşadıklarını notalara döker ve sevdiği kadına, İstanbul’daki Çiğdem Talu’ya gönderir.
Aradan bir süre geçer. Eğitimi için Londra’da olan Melih’e Çiğdem’den bir mektup gelir: “Yolladığın besteye söz yazdım.” Melih, şarkının adını görünce öyle şaşırır ki donup kalır. Çünkü şarkının adı “İçimdeki Fırtına”dır.
Hiç bilmeden, görmeden, sevdiğinin ne hissettiğini, ne yaşadığını biliyordur. Çünkü gerçek aşkta kalp mesafe tanımaz, hisler asla yanılmaz. Erol Evgin’in o muhteşem sesiyle yorumlanan bu beste, Melih Kibar’a ait; sözleri ise Çiğdem Talu’nundur.
Bu hikayenin mutlu biteceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yıllar sonra Çiğdem kanserden hayatını kaybeder. Melih onun ardından sessizliğe bürünüp bir beste yapar. Ona ‘’Sessiz Veda’’ isimli bestesiyle sessizce veda eder. Bu şarkıda tek bir söz bulunmaz çünkü artık ona söz yazacak bir Çiğdem’i yoktur. Gerçek aşklar gerçek dünyada yaşanır ve gerçekler bazen acıdır.
İşte size bu aşk hikâyesini armağan ediyorum. Dinlerken hissetmeniz umuduyla…