Hepimiz bunu yaşadık. Prova kusursuz geçti ama sunum anında kelimeler karıştı. Defalarca tekrar ettiğimiz şarkı, sahnede boğazımıza düğümlendi. Tek yapmamız gereken bildiğimiz bir şeyi göstermekti. Ama yapamadık. Çünkü birdenbire oradaydılar. Bizi izliyorlardı.
Peki neden? Neden herkes bizi izlerken hata yaparız?
Çünkü izlenmek, sadece gözlerin üzerimizde olması değildir. Aynı zamanda bir yargılanma ihtimalinin hissedilmesidir. Gözler, sadece görmekle kalmaz, beklenti üretir. Ve beklenti, zihni olağan işleyişinden koparıp kontrol altına alma dürtüsü yaratır. Bu dürtüyle birlikte doğallık kaybolur, yerini yapay dikkat alır. Zihin artık akmak yerine düşünmeye başlar. Oysa bazı beceriler düşünülerek değil, bırakılarak yapılır.
Gözlerin üzerimizde olduğu anlarda, farkında bile olmadan içe döneriz. Bedensel olarak dışa açık görünsek de zihin içten içe kendini denetlemeye başlar. “Şimdi yanlış yapma”, “şu an dikkatli ol”, “rezil olma” gibi iç sesler, zihinsel gürültüye dönüşür. Bu sesler arasında gerçek odağımızı yitiririz. Düşünceler dağılır, refleksler yavaşlar, hata ihtimali artar.
Bu durum psikolojide “overthinking” olarak tanımlanır. Fazla düşünmek, düşünmemiz gereken şeyin özünü dağıtır. Zihin fazla çalıştığında, beden kararır. Bu özellikle sahne anlarında, topluluk önünde konuşurken ya da önemli karar anlarında belirginleşir.
Bir de spotlight effect vardır. Yani kişi, diğerlerinin onu izlediğini, değerlendirdiğini ya da önem verdiğini abartılı biçimde algılar. Bu, sosyal bir illüzyondur ama etkisi gerçektir. Çünkü zihin, gerçeklikten çok algıya tepki verir. Kendimizi göz önünde hissettikçe daha savunmacı, daha çekingen davranırız. Ve tam da bu çekilme hâlinde hata yaparız.
İzlenme durumunun kökeni yalnızca bireysel psikolojide değil, evrimsel belleğimizde de vardır. Tarihsel olarak, ait olduğumuz grubun onayını almak yaşamsal bir ihtiyaçtı. Reddedilmek, dışlanmak ve gözden düşmek, hayatta kalamamakla eşdeğerdi. Bu yüzden insanlar, başkalarının gözünde nasıl göründüğünü önemser. Bu önemseme kaygıya dönüşürse, beden tehdit hissiyle performansı kısar. Çünkü artık başarı değil, hayatta kalma önceliklidir. O an, sadece hata yapmamaya çalışırız. Ve sadece hata yapmamaya çalışmak, çoğu zaman hatadır.
Tüm gözler üzerimizdeyken hata yapmamızın nedeni yeteneksizlik değil, aşırı farkındalıktır. Bilinç, bazı şeylerde yardım etmez; engel olur. Uyumak, sevmek, rahatlamak, yaratmak ve sahneye çıkmak gibi birçok şey kontrol değil, teslimiyet ister.
Asıl mesele ne yaptığımız değil, nasıl hissettiğimizdir. O gözlerin içinden geçip kendimize ulaşamıyorsak, ne kadar hazır olursak olalım zihnimiz bizi sabote edecektir.
Çünkü bazen bizi engelleyen dışardaki bakışlar değil, o bakışların içimizde yarattığı yansımalardır.